Dünya Kitap Günü, UNESCO tarafından okuma, yayınlama ve telif hakkını teşvik etmek amacıyla tertiplenen yıllık bir etkinliktir. İlk olarak Dünya Kitap Günü 23 Nisan 1995'te kutlanmaya başlandı ve o günden beri uluslararası düzeyde kullanılmaya da devam ediyor. Dünya Kitap Gününe dair fikir, Valensiyalı yazar Vicente Clavel Andrés'in, Miguel de Cervantes'i onurlandırmanın bir yolu olarak önce doğum tarihi olan 7 Ekim, daha sonra ölüm tarihi olan 23 Nisan'da yapılmasına yönelik atıldı. 1995 yılında UNESCO, Dünya Kitabı ve Telif Hakkı Gününün 23 Nisan'da kutlanmasına karar verdi, çünkü bu tarih aynı zamanda William Shakespeare ve Inca Garcilaso de la Vega'nın ölümünün yanı sıra bazı önde gelen yazarların doğumunun veya ölümünün yıldönümü olmasıydı.
İyi ki böyle bir gün düzenlendi diyoruz çünkü ferdi tam anlamıyla fert yapan yegâne temel, kitaplardır. Bizi söz sahibi yapan, kelime dağarcığımızı geliştiren, ulaşmak istediğimiz makamlara ulaştıran, iletişimimizi geliştiren ve en önemlisi insan olmamızda en büyük katkıyı hiç kuşkusuz kitaplar sağlamıştır, sağlıyordur ve sağlayacaktır. Kitap, hayatı anlamak ve bir nevi hayatı yorumlamaktır. Kendimizi ve birlikte yaşadığımız çevreyi daha iyi bir şekilde anlayıp yorumlamak ve içinde bulunduğumuz toplum ile daha düzeyli, sağlıklı bir iletişim kurmanın yolu kitap okumaktan, kitapları yaşamımızın bir parçası yapmaktan geçer. Günümüzde toplum içinde bilindiği üzere en büyük problemlerimizden biri iletişimsizliktir. İletişimsizliğin en büyük sebebi ise anlaşılamamaktır. Kitap okuyan bir fert, karakterleri çözümlerken, onların hayatına dair çeşitli empatiler kurarken karşısındaki insanı da anlamaya başlayacaktır. Kitap bu şekilde iletişimsizlik sorununu da söküp atabilecek güçte olan bir kuvvettir. Ayrıca kitap okumak, kişinin kendini yenilemesi, sınırlarını zorlaması, evrenselliğe ulaşması için vermiş olduğu basit ama ulvi bir mücadeledir.
Kitap okumayan, kendini yenilemeyen kişiler, hayat mücadelesinde geri kalacaklardır. İyi bir okuyucu olan birey ile okumayan birey arasında çok büyük fark vardır. Hayat devam ettikçe bu iki birey arasındaki fark artacak ve bu fark günlük hayata yansıyacaktır. Kitap okumayan kişi, olaylar arasındaki zihinsel üst süreçleri yerine getiremez, analiz-sentez yapamaz, eleştiriye kapalı, sorumluluktan kaçan, her söylenene çabuk inanan, belleği zayıf, yorum gücü yetersiz biri olur. Okumanın zenginliği, kişinin düşünce dünyasına ve yaşantısına yansır. Okuyan bireylerin davranış ve düşünce dünyaları farklı olur. Okuma, bilgi edinmenin altyapısını oluşturmakla birlikte, eleştirel düşünme, yorum yapma gücünün de temelini teşkil eder. Yorum yapmak için bilgi sahibi olmaya, bilgi sahibi olmak için de okumaya ihtiyaç vardır. Birey, okudukça bilgi birikimini ve yorum gücünü geliştirmiş olacaktır. Bu cümlelerden hareketle kitap ile olan dostluğumuz ne denli yoğun olursa, gücümüz de o oranda artacaktır. Kitaplar, sadece zaman geçirmek için okunan eğlence materyalleri değildir. Bizler kitap okumanın kısa vadede etkisini göremesek de onlar her okudukça hafızamıza, düşüncemize, sözlerimize, diksiyonumuza, dünya görüşümüze, iletişimimize çok büyük katkılar sağlar. Yararları saymakla bitmeyecek kitapların hayatımızda her daim yer etmesi temennisiyle…
Daha fazla beklemenize gerek yok. Alın bir kitap, yelken açın satırlara. Açıldıkça açılmak isteyeceğiniz o engin denizde, her okuduğunuz kitabın ardından ufuk çizginizin daha keskin ve daha parlak olduğunu, ışıltılı gözlerle seyredeceğinizden hiç kuşkunuz olmasın.
Saygılarımla…
Ece Keleş
Yorumlar
Yorum Gönder