Buz Dağının Görünmeyen Kısmı “Silmarillion” Kitap İncelemesi

 

“Eru vardı, Tek Olan, Iluvatar derlerdi adına Arda'da...”

J.R.R. Tolkien, Orta Dünya evrenine giriş niteliğinde olan bu eserinde Arda’nın -yani dünyanın-

yaratılışından önceki bir zamandan başlıyor. Ainur’un müziği ve Arda’nın yaratılışı ile de asıl bölüme

geçiliyor. Çok uzun bir zaman aralığını kapsıyor kitap; yaratılıştan, İlkdoğan olan Eldar'ın (Elflerin)

Orta Dünya'yı tamamen terk etmesine kadar olan dönemi anlatıyor. Bu yüzden doğal olarak birbiriyle

bağlantılı ya da birbirinden ayrı pek çok hikaye ortaya çıkıyor. Fakat genel olarak hikaye neden-sonuç

ilişkisi çerçevesinde ilerlediğinden dikkatli okunursa ipin ucu kaçırılmaz ve bu destansı anlatıdan çok

büyük bir keyif alınır. 



Aklınızda tutamayacağınız kadar çok karakter var evet ama

kitabın arkasındaki isim indeksi ve çizilen soy ağaçlarıyla kafa

karışıklığını birkaç saniye içinde yok edebiliyor, karakter açıklamasına

bir göz atınca olayı kafanızda oturtabiliyorsunuz. Ayrıca, çok sayıda

karakter olmasına rağmen kitaptaki hiçbir kişi öylesine değil. Tolkien

hepsini özenle yaratmış ve kolayca görüyorsunuz ki hikayeye dahil

edilen her bir karakterin olay örgüsüne bir katkısı, kurgu içinde bir

anlamı var. Karakterlerin arka planlarının detaylıca hazırlanması ve yeri

geldiğinde okuyucuya sunulması -ve bunun ansiklopedik bilgi verir gibi

değil de laf lafı açmış havasında anlatılması- karakterlerin, dolayısıyla

olayların gerçekçiliklerini artırmıştır. Öyle ki Silmarillion'ı okurken kimi

zaman bu hikayenin bir hayal ürünü olduğunu, olayların gerçekten meydana gelmediğini unuttum,

unutabildim. Yukarıda da bahsettiğim gibi ilk cümleden son cümleye kadar zincirleme bir olay örgüsü

var kitapta ve özellikle ilk yüz sayfadan sonra not almak için bile durmadan, sabırsızlık ve neredeyse

açlıkla okunuyor.

(Fingolfin ve Morgoth)


Gördüğüm yorumlar nedeniyle not alarak okumayı denedim

kitabı. İlk önce işe yaradı, fakat kitabın içine girdikçe not almak için dahi

durmak, okumaya ara vermek istemedim. Kitaba başlamadan önce kitabın

haftalarca elimde sürüneceğini, çok yavaş ilerleyeceğimi düşünüyordum

fakat Silmarillion yedi günde bitti. Çoğu zaman kendimi zorlayıp kitabı

kapattım, okumaya başladığım her seferde beş-on sayfa geriden başladım

ki bu okuduğum yerleri yeniden okumak dahi inanılmaz keyifliydi benim

için. Not tutmasam bile kitap bir sürü not ile doldu taştı ama anlamış

olacağınız üzere kitabın akıcılık konusunda da korkulacak hiçbir tarafı

yok. Zorluk yaşadığım tek nokta, konumlar oldu. Fakat internet elimin

altında olduğundan bahsi geçen ve kafamda oturmayan mekanlar

hakkında biraz araştırma yapıp normal bir şekilde okumaya devam ettim.

Bu hiçbir suretle okuma keyfimi olumsuz etkilemedi, aksine yaptığım

araştırmalar beni farklı şeylere yönlendirdi ve Orta Dünya ile ilgili değişik şeyler öğrenmeme de vesile

oldu.

(Beren ile Luthien)


Belki hepsi aklımda kalmadı ama bu küçük araştırmaları yaparken çok eğlendim. 

Orta Dünya serisine başlamak isteyenler genelde kitapların sırasını merak eder ve bu konuda

tavsiye ister. Ben de tavsiyeler üzerinden hareket etmiş ve öncelikle Hobbit'i okumuştum yıllar önce.

Sonra Yüzüklerin Efendisi üçlemesini okudum ve en sonunda sıra benim için Silmarillion'a geldi. Ben

kendi adıma seriye bu sırayla başladığım için çok memnunum. Kitaplar aslında, kronolojik açıdan şu

sırayladır: 1- Silmarillion 2- Hobbit 3- Yüzüklerin Efendisi. Fakat ben seriye Silmarillion ile

başlamanın çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. İşte o zaman kitap okuyucuya ağır gelebilir ve bu

dünyaya alışmakta zorluk çekebilir. O yüzden Hobbit, her şekilde iyi bir başlangıç diye düşünüyorum.

(Fingolfin ve Morgoth)


Hüseyin YALÇINTAŞ 

Yorumlar